top of page
Müzeler
Hazırlayanlar: Simge Akkaş, Yağmur Saygılı ve Elif Yazıcı Gümüşbıçak
Fotoğraflar: Cem Gültekin
Ankara, Etnografya Müzesi, Rahmi Koç Müzesi, Cin Ali Müzesi, Kelime Müzesi gibi ziyaret edilmesi çok keyifli birçok müzeye sahip. Öyle ki önemli olduklarını düşündüklerimizi buradaki listeye sığdırmakta oldukça zorlandık. Bu listede, Ankara’nın tarih öncesi dönemlerden bugüne çok boyutlu mirasını keşfedebileceğiniz kısa bir özet bulacaksınız.

Anıtkabir
Anıtkabir, Kurtuluş Savaşı’nın lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün anıt mezarı. Ankara’nın ruhunu yansıtan en önemli simge yapıtlardan olan Anıtkabir’i mutlaka görmeniz gerekiyor. Yapı, detaylı ve ince düşünülmüş planıyla onu adımlayan ziyaretçilerin, Cumhuriyet’in liderini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş dönemini detaylı bir şekilde tanımasını sağlıyor. Atatürk’ün 1938’deki ölümünün ardından düzenlenen özel bir yarışma sonucu planı belirlenen yapının inşası 1944’te başlamış ve 9 yıl sürmüş. Anıt mezar bölümü Aslanlı Yol, Tören Meydanı ve Mozole olmak üzere üç farklı bölümden oluşuyor. Ayrıca yapıda müzeler, sergiler ve özel parklar yer alıyor.

MTA Tabiat Tarihi Müzesi
Türkiye’nin ilk ve en büyük tabiat tarihi müzesi olan bu yapıda doğa ve canlılar tarihini anlatan çok sayıda fosil bulunuyor. Müze özellikle tarih öncesi omurgalı ve omurgasız canlıların fosilleriyle öne çıkıyor. 140 milyon yıl öncesine ait etobur dinozor, Maraş fili ve balina iskeletleri burada sergileniyor. Bunun yanında erken çağlara ait birçok kayaç ve cevherlerin yontulması ve zenginleştirilmesinde kullanılan birçok el aleti de müzede yer alıyor.

Resim ve Heykel Müzesi
Resim ve Heykel Müzesi, kentin en dikkat çeken yapılarından olan bir binaya sahip. Bu binanın Ankara’da ilk kez beton kullanılarak inşa edilen yapı olduğu söyleniyor. Başlangıçta Türk Ocağı olarak inşa edilen yapı, bu kurumun kapatılmasının ardından Ankara Halkevi olarak kullanılmış. Halkevi olduğu günlerde sahne olarak kullanılan salonuyla kent için önemli bir kültürel alan olan yapı, 1975’te müze haline getirilmiş. Resim ve Heykel Müzesi, içinde oldukça geniş bir koleksiyon barındırıyor ve geçmişten bugüne Türkiye’de resim sanatının gelişimine, öne çıkan sanatçılara ve eserlerine ışık tutuyor.

I. ve II. Meclis Binaları (Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Müzeleri)
Ulus’ta, birbirine çok yakın konumda yer alan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk meclis binaları olarak hizmet veren bu yapılar, günümüzde Cumhuriyet’in kuruluş ve gelişme sürecini anlatan müzeler olarak kullanılıyor. Ankara’nın ruhunu yansıtan ve ziyaret edilmesi gereken yerler arasında olan bu iki yapı, Ulus’ta onları bilmeden yapacağınız bir yürüyüş esnasında gözünüzden kaçabilecek kadar mütevazı. I. Meclis binasının yapımı, Osmanlı döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti Kulüp Binası olması için planlanmış. Fakat Dünya Savaşı koşullarında inşası durmuş. I. Meclis’in yapımı, yeni yönetimin Ankara’yı merkez seçmesinin ardından tamamlanabilmiş. 1920’de TBMM’nin açılışı ve Cumhuriyet’in ilanı dahil, önemli birçok olaya tanıklık etmiş bu bina. 1924’te, artan ihtiyaca cevap vermek üzere II. Meclis binası açılmış, Meclis oraya taşınmış ve I. Meclis binası, Cumhuriyet Halk Fırkası genel merkezi olarak kullanılmaya başlanmış. II. Meclis Binası ise, özellikle bahçesiyle başkentin ilk yıllarının önemli kamusal alanlarından biriymiş. En yeni meclis yerleşkesinin 1961 yılında yapılışının ardından, bu yapı da Cumhuriyet Müzesi olarak kullanılmaya başlanmış.

Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi
Ankara Kalesi civarında, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin hemen yukarısında Atpazarı Meydanı’nda yer alan Erimtan Arkeoloji Müzesi, 2015 yılında üç eski Ankara evinin birleştirilip restore edilmesiyle meydana getirildi. Yapı, eski ve yeniyi birleştiren mimari tasarımıyla öne çıkıyor. Yapı içinde MÖ 3000’den Bizans dönemine kadar uzanan derin bir koleksiyon sergileniyor. Aynı zamanda birçok sanat etkinliği ve süreli serginin de düzenlendiği bu alan, Ankara’nın en önemli müzelerinden ve kültür mekânlarından biri.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Ulus’ta yüksek bir tepenin üzerinde bulunan Ankara Kalesi’nin surları, bugünkü şeklini aşağı yukarı MS 4.-5. yüzyıllarda Roma döneminde almış ve bu dönemde kale, kent merkezi haline gelmiş. Kale çevresindeki ilk yerleşimlere ait bulgular MÖ 3. yüzyılda Galatlar dönemine ait ve başlangıcından bugüne yapımında devşirme malzemeler kullanıldığı biliniyor. Kale’nin çevresi, Osmanlı mimarisini yansıtan geleneksel Ankara evleri ve canlı dükkânlarıyla öne çıkıyor. Ziyaretiniz sırasında bu bölgede butik fırınlardan birini görürseniz, Ankara’nın en ünlü yiyeceklerinden olan Ankara simidini burada tatmanızı tavsiye ediyoruz. Bugün Kale artık bir kent merkezi değil ama yüzyıllar süren tarihi mozaik ve birikim sayesinde Kale, ziyaretçileri bir zaman kapsülü içinde hissettiriyor.
bottom of page